PsignL'ın Online Uzman Psikologlarımız ile Tanışın serisi, uzmanlarımızı daha yakından tanıyabilmenizi amaçlamaktadır. Uzman Klinik Psikolog Elif Başçelik'i daha yakından tanımak için aşağıdaki röportajımıza göz atabilirsiniz.
PsignL ile çalışma süresi: 1 yıl
Eğitim Bilgileri
Lisans: Akdeniz Üniversitesi – Psikoloji
Yüksek Lisans: İstanbul Aydın Üniversitesi – Klinik Psikoloji
Terapilerinizde hangi ekol/ekollerden faydalanıyorsunuz?
Seanslarımda ağırlıklı olarak Şema Terapi’den ve Bilişsel Davranışçı Terapi’den yararlanıyorum. Özellikle Şema Terapi’yi danışanlarım için oldukça faydalı buluyorum. Hayatta kurduğumuz ilk ve en özel bağ, annemizle bebeklik çağımızda kurduğumuz bağdır. Eğer bebeklikte yakınlık, şefkat, ilgi, empati gibi ihtiyaçlarımız annemiz tarafından olması gerektiği gibi giderilmemişse, bu durum artık bir yetişkin olsak bile bir yanımızın daima incinmiş bir çocuk olarak kalmasına sebep olabiliyor. İçimizdeki o incinmiş çocuğun farkına çoğu zaman varamıyoruz. Niye kırılmış, neye üzülmüş, neye kızmış ve neye ihtiyacı var hiç sormuyoruz. İşte bu noktada Şema Terapi, o incinmiş çocuğun sesini belki de ilk kez duymamızı sağlıyor.
Neden PsignL ile çalışmaya başladınız?
Terapiye başlamak için belirli bir kliniğe ya da hastaneye gitmek zorunda kalmama fikri beni gerçekten çok cezbetti. Pandeminin başına kadar belki de birçoğumuz için alışılmışın dışında bir konseptti bu. Fakat PsignL ile ve online terapiler sayesinde bir psikolog ile görüşmek her an her yerde mümkün hale geldi. Danışanlarımız evlerinden, iş yerlerinden ya da bulundukları herhangi bir ortamdan rahatlıkla terapiye katılabiliyorlar. Bu da etik sınırlar dahilinde terapötik ilişkimize bir esneklik katıyor.
Psikolog olmaktaki motivasyonunuz neydi?
Küçüklüğümden bu yana birçok farklı şehirde yaşadım. Çok fazla insan ve çok fazla kültür tanıyınca nereye gidersem gideyim aslında herkesin temelde birbirine benzer yaşam olaylarından geçtiğini ve benzer acılar, mutluluklar, kaygılar taşıdıklarını fakat aslında bu benzerliğin içinde kendilerini yalnız ve anlaşılmamış hissettiklerini fark etmeye başladım. Bir noktada kendimi çevremdeki insanlara “duygularınızı anlıyorum ve yalnız değilsiniz, sizi anlayan biri var burada” demek istediğimi fark ettim. Dışarıya yönelik bu gözlemim kendi iç dünyamı da gözlemleme konusunda bir merak uyandırdı bende. Böylece önce psikolojiyle daha sonra ise klinik psikolojiyle büyük bir şevk ile ilgilenmeye başladım.
İşinizle ilgili sizi en çok gururlandıran şey ne oldu?
Danışanlarımın kendilerini zorlayan durumların üstüne gidebilmeleri beni daima çok gururlandırıyor. Bu illa büyük bir adım olmak zorunda değil. Ufak bir farkındalık, ufak bir düşünce ya da davranış hayatlarımızda kocaman gelişmeler yaratabiliyor. Bu sürece tanıklık etmek eşsiz bir deneyim.
Terapi arayan birine bir tavsiyen olsaydı bu ne olurdu?
Hepimiz kendimiz ve yaşamımıza dair gözümüze hoş gelmeyen tarafları zaman zaman inkar edebiliyor, bastırabiliyor ya da tam manasıyla göremeyebiliyoruz. Dolayısıyla bir insanın yardıma ihtiyacının olduğunu “fark edebilmesi” çok dürüst ve kıymetli bir farkındalık aslında. Bu farkındalık, gerçek yansımamızı bize gösterecek bir aynaya bakabilmeye cesaret etmek anlamına geliyor. Bu da başta korkutucu gelebilir ama bir kez yansımamıza bakma cesaretini gösterdiğimizde, bu deneyim bizi olumlu anlamda bambaşka biri haline getirebiliyor. Üstelik o aynaya tek başımıza da bakmıyoruz. Terapistle danışanın el ele yürüdüğü bir süreç bu. Dolayısıyla terapi arayan birine tavsiyem terapi yolculuğuna çıkmak için gereken ilk adımı atması. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecek.